17 Mayıs 2025 Cumartesi

GÖBEKLİTEPE - ŞANLIURFA

Göbeklitepe, Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki Şanlıurfa ili'nin 18 km kuzeydoğusunda, Haliliye ilçesine bağlı Örencik köyü yakınlarında bulunan Neolitik bir arkeolojik sit alanıdır

Göbeklitepe'de kazı çalışmaları 1995 yılında Şanlıurfa Müzesi başkanlığında ve İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü'nden (DAI) Harald Hauptmann bilimsel danışmanlığında yapılan yüzey araştırmasından sonra başlatılmıştır. Hemen ertesinde yine Şanlıurfa Müzesi başkanlığında ve Klaus Schmidt bilimsel danışmanlığında kazılar başlatılmıştır. 2007 yılından itibaren ise kazı çalışmaları Bakanlar Kurulu kararlı kazı statüsüyle ve yine Alman Arkeoloji Enstitüsü'nden Prof. Dr. Klaus Schmidt'in başkanlığında devam ettirilmiştir. Projeye Alman Heidelberg Üniversitesi Tarih öncesi Enstitüsü de katılmıştır

Göbeklitepe, dünyanın şu ana kadar bilinen en eski tarihî yapısıdır. Bazı popüler kaynaklarda ''Tarihin Sıfır Noktası'' olarak anılmaktadır

Bölgede benzer nitelikte başka arkeolojik sit alanlarının bulunmasından sonra 2021'de Göbeklitepe'nin de dahil edildiği arkeolojik sit topluluğunun tümüne
Taş Tepeler adı verilmiştir

Kazı alanındaki yapının merkezinde daha yüksek boyda olan iki dikilitaş, karşılıklı olarak yerleşmiştirilmiş ve çevredeki dikilitaşların çoğu üzerinde insan, eller ve kollar, çeşitli hayvan ve soyut semboller, kabartılarak veya oyularak betimlenmiştir

Çalışmalarda ortaya çıkarılan anıtsal mimari, Göbeklitepe'yi eşsiz ve özel bir yapı kılmaktadır. Bu sebeple de UNESCO  tarafından 2011 yılında Dünya Mirası geçici listesine alındıktan sonra 2018'de kalıcı listeye girmiştir

Tepede ziyaret edilen bir yatır bulunması dolayısıyla yerel olarak "Göbekli Tepe Ziyareti" olarak bilinen yükselti, yaklaşık 1 km uzunluğundaki bir kireç taşı plato üzerinde, 300x300 metrelik bir alanı kaplayan 15 metre yükseklikte bir tepedir ve taş ocaklar ile işlikleri de bulunmaktadır

Göbeklitepe'deki en ilginç buluntular, boyu 6 metreyi, ağırlığı 40 tonu bulabiler 'T' formlu anıtsal dikilitaşlar yani (STELLER) dir. Bu gizemli dikilitaşların 10-12 tanesi dairesel planda dizilerek araları taş duvarlar ile örülmüştür


Göbeklitepe, Malta’da bulunan tapınaktan yaklaşık 6.500, Stonehenge'den 7000 ve Mısır Piramitlerinden ise 7500 yıl daha eskiye dayanmaktadır. Göbeklitepe’yi diğer anıtsal yapılardan farklı kılan en önemli özellik alanda bulunan dikili taşların çok belirgin bir şekilde insanı sembolize etmesidir 
 
Göbeklitepe'nin bulunduğu alan 12000 yıl boyunca doğal çevresi içinde dokunulmadan kaldığından önemli arkeolojik buluntulara sahiptir

Şanlıurfa bölgesindeki Yeni Mahalle, Karahan Tepe, Sefer Tepe ve Hamzan Tepe gibi merkezlerde T biçiminde sütunların yüzeyde bulunduğu Nevali Çori höyüğündeki kazılarda da benzer mimari ögelerin ortaya çıkarıldığı ve Göbeklitepe'nin bu merkezlerle de ilişkili olabileceği de ileri sürülmektedir

Göbekli Tepe'deki kazılara kadar bilim dünyası, göçebe küçük gruplar halinde örgütlendiği düşünülen avcı-toplayıcı toplulukları oldukça basit standartlarda yorumlamıştır. Ancak kazılarda ortaya çıkan, bir kült merkezi olarak anıtsal boyutlarda mimari, büyük taş yontular, sembolik motifler ve stilize edilmiş canlandırmalar, en azından bu bölgedeki toplulukların oldukça gelişkin ve çok yönlü bir sosyal yapıya sahip olmaları gerektiğini göstermektedir

Göbekli Tepe'de çok fazla et tüketildiğini gösteren 100 bini geçecek kadar büyük sayılara ulaşan miktarda bulunmuş olan hayvan kemiklerinin çalışanların et ihtiyacını karşılamanın yanı sıra, burada düzenlenen ritüellerde yapılan şölenlerde, çevreden gelen insanların ihtiyacını da karşılamış olabileceği gibi hatta kurban törenlerinde kullanıldığı da düşünülmektedir

Göbeklitepe'de yapılan kazılarda konut olabilecek herhangi bir mimari kalıntıya ulaşılamamış, ortaya çıkarılan çok sayıda anıtsal kült yapıda ise kullanılan dikilitaşların çevredeki kayalık platolardan tek parça olarak kesilip işlenerek Göbekli Tepe'ye getirildiği düşünülmektedir

Henüz küçük bir bölümü ortaya çıkarılan Göbeklitepe yerleşim yeri olarak kullanılmayan bir tapınma merkezidir. Yaklaşık 12 bin yıllık geçmişiyle insanlık tarihini değiştirmiş dünyanın bilinen en eski ve en büyük tapınma (kült) merkezi olarak dinsel inanışın, yerleşik yaşama geçişteki etkisini göstermiştir  

Göbeklitepeavcı-toplayıcı yaşamı, tarım ve hayvancılığa geçişi, tapmak mimarisi ve sanatın doğuşunu anlamamıza önemli katkılar sağlamıştır

Büyük bir organizasyon ve hayal gücünün eseri olan Göbeklitepe, bu büyüklükteki en eski anıt ve ilklerin ötesinde bir yer olarak insanlık tarihine katkı yapmaya ve şimdiye kadar yazılanları tamamen değiştirmeye devam edecektir

Göbeklitepe pek çok yeni bilginin açığa çıkmasını sağlasa da buluntularla ilgili hala çözülemeyen sorular bilim adamlarının kafasını kurcalamaya devam etmektedir. Tapınakları yapanların kimler olduğu, Ağırlıkları 60 tonu bulan sütunların buraya nasıl taşındığı ve dikildiği, üstlerinin tonlarca toprak ve taş ile örtülerek neden gömüldükleri, tapınakların amacının tam olarak ne olduğu, cevaplanmayı beklemekte ve muhtemelen yıllarca sürecek araştırmaları gerektirmektedir

Göbeklitepe, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun koruması altındadır. Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü'nün 27.09.2005 tarihli ve 422 numaralı kararıyla I. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilmiştir

Şimdiye kadar yapılan kazı çalışmaları sonucunda, Göbekli Tepe’de 4 tabaka açığa çıkartılmıştır. En üstteki I. Tabaka, tarım yapılan yüzey dolgusu olup, geriye kalan 3 tabaka ise Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’e tarihlenmektedir. Göbeklitepe’de stratigrafi en üstten alta doğru şu şekilde izlenmektedir. Kazılardan elde edilen buluntuların bir kısmı Şanlıurfa Arkeoloji Müzesinde görülebilmektedir

1 yorum:

  1. Göbeklitepe, insanın gelişmiş sembolik dünyasını yansıtması ve yaratıcı dehasının üst düzeyde temsilcisi olarak, kazı alanında bulunan insan ve hayvan heykellerinin ve taş ustalığının günümüz heykeltraşlarını ve sanatçılarını kıskandıracak düzeyde ustaca yapılmış olması ve en önemlisi de insanların bu ibadet alanını 1000 yıllık bir kullanımdan sonra tekrar dönüş ve koruma duygusunu ön planda tutarak kendi elleriyle kapatması nedeniyle olduğu kadar insanlık tarihini yeniden yazılmasını sağladığından büyük bir merakla gidip görülen bir yer olarak ziyaretçi sayısını sürekli çoğaltmaktadır

    YanıtlaSil