28 Mayıs 2025 Çarşamba

ŞANLIURFA / TÜRKİYE

 Türkiye de bir il olan Şanlıurfa, coğrafi konumu nedeniyle üzerinde tarih boyunca bir çok devlet ve beyliğin hüküm sürdüğü, değişik kültürlerin geçiş ve kaynaşma alanı olmuştur. İlk ve orta çağda eski uygarlık merkezlerinden olan Mezopotamya ve Arap ülkeleri ile Avrupa arasındaki bazı yollar Şanlıurfa üzerinden geçmekteydi. Şanlıurfa doğuyu batıya bağlayan bir çok tarihi, ticari ve askeri yolların üzerinde yer almış olması nedeniyle geçmişte ve günümüzde önemli bir il'dir

Şehir, tarihi surları, camileri, türbeleri, kapalı çarşıları ve taş evleriyle görülmeye değer birçok mekana ev sahipliği yapmaktadır

 Ulu Camii, Şanlıurfa'nın Eyyübiye ilçesinde merkezde divan yolu caddesinde yer almaktadır. İnşa tarihi bilinmeyen ve bölgede pek rastlanmayan kırmızı renkteki mermer sütunların çok kullanılması nedeniyle de  "Kızıl Kilise" olarak adlandırılan eski bir kilisenin temelleri üzerine yapılmıştır

Kent merkezindeki en eski camiler arasında yer alan, Kitabesi bulunmayan Ulu Cami'nin ilk inşa tarihi ve kimin yaptığı bilinmese de 1170-1175 yıllarında Zengiler tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Kitabelere göre Camii, 1684, 1779, 1780 ve 1870 yıllarında onarım görmüştür
6 Şubat 2023 de Şanlıurfa da olan deprem nedeniyle hasar alan Ulu CamiiKültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü mülkiyeti ve korumasında restorasyona başlanmış ve bahçesindeki medresenin, mezarların olduğu bölüm ile minare de restore edilmek üzere onarıma alınmıştır

Şanlıurfa'da sıklıkla tercih edilen konaklama tesisleri arasında bulunan Dedeman Şanlıurfa Otel tüm şehrin etkileyici bir manzarasını sunan 5 yıldızlı ve prestijli bir otel olarak modern konaklama birimlerine ve olanaklarına sahiptir

Balıklıgöl’e yalnızca 15 dakikalık bir yürüyüş mesafesinde yer alan Dedeman Şanlıurfa, Şanlıurfa’nın geleneksel atmosferi ile Dedeman şıklığını bir araya getirmektedir

 Şanlıurfa'nın tarihi mekanlarına ve iş merkezlerine yakın mesafede konumlanan Dedeman Şanlıurfa, hem iş hem de tatil odaklı seyahatlerde misafirlerine pek çok avantaj sağlamaktadır

Şanlıurfa, Dünya’nın ve Türkiye’nin en önemli bölgesel kalkınma projesi olan GAP’ın (Güneydoğu Anadolu Projesi) merkezi durumundadır

İnsanlık tarihinde önemli bir yer tutan Şanlıurfa, ilk buğday tarımının yapıldığı yer olarak kabul edilir. Buğdayın toprak ve insan gücüyle buluştuğu Harran Ovası oldukça verimli bir arazi olduğu gibi tarihi ve kültürel dokusu ile Şanlıurfa'nın görülmesi gerekmektedir

25 Mayıs 2025 Pazar

HALFETİ (KAYIP KENT) ŞANLIURFA

Halfeti, Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Şanlıurfa’nın bir ilçesi olarak, batısında Gaziantep’in Araban, Yavuzeli ve Nizip ilçesi, kuzeyinde Adıyaman’ın Besni ilçesi ve doğusunda Bozova, güneyinde ise Birecik ile komşudur

Halfeti, Birecik Barajı'nın yapımı sonucu büyük ölçüde sular altında kalmış ve bu durum hem doğal hem de kültürel açıdan önemli değişikliklere yol açmıştır

Sular altında kalan ve sadece minaresi görülen Ulu Camii meydana gelen değişimin en sembolik göstergelerindendir. Cami'nin bu  görüntüsü, sadece fiziksel bir yapının değil, aynı zamanda insanların yaşamlarının da sulara gömülmüş olduğunu hatırlatmaktadır

Halfeti ilçesinin yüzde 80'i Birecik barajının yapımı ve evlerin su altında kalmasıyla birlikte, 15 kilometre uzaklıkta kurulan yeni yerleşim merkezine taşınmıştır

Günümüzde Eski ve Yeni Halfeti olarak bilinen ilçe, özellikle turistlerin ilgi odağı olarak turistik bir bölge haline gelmiştir 

Birecik Baraj'ının yapımı ile birlikte Halfeti'de birçok insan yerinden olmuş, yeni bir yaşam kurma zorunluluğu ile karşı karşıya kalmıştır. Bu zorunlu göç nedeniyle insanlar alışık oldukları yaşam biçimlerinden ve kültürel değerlerinden mecburen uzaklaşmıştır

 Şehir dışından pek çok yerli ve yabancı turist, ilçeyi ziyarete gelmektedir. Halfeti'ye ulaşım kara yolu ile gerçekleşmektedir. Kara yolu dışında hava yolu ile de aktarmalı olarak ulaşım da mümkündür

Bir sahil kentini andıran Halfeti ziyaretçilerine diğer turistik bölgelerden çok farklı bir görsel şölen sunmaktadır

Halfeti, Şanlıurfa şehir merkezine yaklaşık olarak 121 km uzaklıkta bir ilçe olarak bünyesinde bulunan doğal güzellik ve tarihi yapıları ile dikkat çekmektedir

Batık şehir Halfeti, bugün Güneydoğu’nun en büyük turizm değerlerinden birisi olduğu için gelen ziyaretçiler Halfeti tekne turları aracılığı batık şehir bölümünü, onun yakınındaki %80’i sular altında kalan Savaşan köyünü ve Rumkale’yi gezebilmektedir 

Tekne turları ile bu yol güzergahında su altında kalan evleri, tarım alanlarını, camileri, mağaraları, hatta ilk okulları görme şansı bulunmaktadır. 2001 yılında Baraj suları altında gövdesi kalmış olan Ulu Camii 1804-1807 yılları arasında yapılmıştır

Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi'nin ilgilendiği turistik bir bölge olarak,  her yıl binlerce yerli ve yabancı turistin uğrak yeri olan Güneydoğu'nun Saklı Cenneti Halfeti'deki marinadan tekne turları yapılmaktadır

Batan cami minaresi, Halfeti'nin eski yerleşim yerinin derinliklerinde yatan bir hatıra gibi insanların geçmişini düşündürmekte ve tekne turları esnasında fazlazıyla dikkat çekmektedir

Halfeti'nin sulara gömülerek ortaya çıkan dramatik dönüşümü, aynı zamanda insanların dayanıklılığını ve adaptasyon yeteneklerini de ortaya çıkararak, umutlarının ve hayallerinin suyun yüzeyinde yaşamayı sürdürmesi sonucunda, geçmişin izlerini silmenin değil, onları yeni bir yaşam biçiminde yaşatmanın önemini bir kez daha göstermiştir

Taş mimarisiyle yapılmış evlerin ve camilerin su altında kaldığı ilçe, aradan geçen süre içerisinde doğal güzelliğiyle de dikkat çekmektedir

 Türkiye'den 21 şehrin, dünyada 287 şehrin dâhil olduğu, Uluslararası Koordinasyon Komitesi toplantısında Halfeti CİTTASLOW (Sakin Şehir) unvanını almıştır

Halfeti ilçe merkezi Gaziantep-Şanlıurfa karayoluna (İpekyolu) 40 km uzunluğundaki asfalt bir yol ve 35 km uzunluğundaki sahil yolu ile Birecik'e bağlanmıştır

Fırat Nehri'nin altında kalan taş mimarisiyle "Saklı cennet" ve "Kayıp kent" olarak da anılmaya başlanan Halfeti, yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgi gösterdiği bir belde haline gelmiştir

Tarihi dokuya ve doğal güzelliklere sahip ilçe oldukça etkileyici ve fantastik bir görünüme sahiptir

Halfeti marina da bulunan mekanlarda oturmak ve tekneleri seyrederken bir şeyler yemek içmek mümkündür

 Yöreye özgü çok fazla yemek çeşidi bulunmakta fakat en dikkat çeken ise Türkiye'de sadece Fırat ve Dicle nehirlerinde yaşayan ekonomik değeri yüksek olan Şabut balığıdır

Fırat Nehri üzerinde bir yarımadada bulunan Rum Kale, öncelikle görülmesi gereken yapılardan biridir. MÖ 855 yılında yapılan kale Bizans ve Ermeni mimarisinin güzel örnekleri arasında bulunmaktadır

Halfeti'ye gelen yerli ve yabancı turistlerin daha modern, güvenilir ve konforlu bir ulaşım imkânından faydalanabilmeleri amacıyla belediye tarafından bir takım çalışmalar sürdürülmektedir

Halfeti çıkışlı tekne turları, yaklaşık bir buçuk saat sürmekte Savaşan Köyü'nde kafeteryalarda bazen mola verilerek, yeniden Halfeti'ye dönülmektedir. Tekneler gün boyu doldukça hareket etmektedir

Özellikle tekne turlarına olan ilginin artması ve vatandaşların marinada daha güvenilir bir gezinti yapmasını planlayan büyükşehir belediyesi, batık şehre güvenlik kameraları ve güneş enerjisi ile çalışan aydınlatma direklerini monte ederek güven ve huzuru bir arada sunmaktadır

 Birecik Barajı'nın göl suları altında büyük bir kısmı kalmış olan Halfeti'nin yeni yerleşim yeri olarak ilçe merkezine 7 km. mesafedeki Karaotlak mevkii seçilmiş ve yerleşime açılmıştır 

Halfeti'nin sular altında kalan yerleşim yerlerinin üzerinde teknelerle dolaşan turistler, buranın doğal güzelliğine hayran kalmaktadırlar

Halfeti'nin tekne turlarının dışında dikkat çekici bir özelliği de, simgesi haline gelen ''siyah gül'' yerli yabancı tüm konukların fazlasıyla ilgisini çekmektedir. Bu çiçek güzel rengini sadece bu bölge içerisinde göstermekte başka yere tohum gittiğinde renk değişmektedir. Ziyaretçiler burada satılan ''Siyah gül kolonyası''ndan satın almakta ve bölgede bu nedenle ''siyah gül'' önemli bir ticaret potansiyeli olarak görülmektedir

Sakin yapısıyla öne çıkan Halfeti özellikle son yıllarda gezginlerin rotasını çevirdiği yerlerden birisi olarak tekne turları ile gezildiği gibi konaklama alternatiflerine de sahiptir

Gaziantep’in Yavuzeli ilçesinde bulunan ve Fırat Nehri kıyısında tarihi ve doğal güzellikleri buluşturan Rumkale’ye dair bilgiler yapılan tur'larda rehber tarafından anlatılmaktadır

Tekne turu esnasında görülen kısımlarda mağaralar da bulunmaktadır ve  Hazreti İsa'nın döneminden beri buralarda yerleşim yerleri olarak devam edildiği söylenmektedir

Halfeti sular altında yatan bir tarih olarak muhteşem görseller ile yeni bir belde olarak turizme katkı sağlamaktadır

  Halfeti Marina dan kalkan ve tekrar Marinaya dönülerek yapılan tekne turlarında turistler keyifle zaman geçirmektedirler

17 Mayıs 2025 Cumartesi

GÖBEKLİTEPE - ŞANLIURFA

Göbeklitepe, Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki Şanlıurfa ili'nin 18 km kuzeydoğusunda, Haliliye ilçesine bağlı Örencik köyü yakınlarında bulunan Neolitik bir arkeolojik sit alanıdır

Göbeklitepe'de kazı çalışmaları 1995 yılında Şanlıurfa Müzesi başkanlığında ve İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü'nden (DAI) Harald Hauptmann bilimsel danışmanlığında yapılan yüzey araştırmasından sonra başlatılmıştır. Hemen ertesinde yine Şanlıurfa Müzesi başkanlığında ve Klaus Schmidt bilimsel danışmanlığında kazılar başlatılmıştır. 2007 yılından itibaren ise kazı çalışmaları Bakanlar Kurulu kararlı kazı statüsüyle ve yine Alman Arkeoloji Enstitüsü'nden Prof. Dr. Klaus Schmidt'in başkanlığında devam ettirilmiştir. Projeye Alman Heidelberg Üniversitesi Tarih öncesi Enstitüsü de katılmıştır

Göbeklitepe, dünyanın şu ana kadar bilinen en eski tarihî yapısıdır. Bazı popüler kaynaklarda ''Tarihin Sıfır Noktası'' olarak anılmaktadır

Bölgede benzer nitelikte başka arkeolojik sit alanlarının bulunmasından sonra 2021'de Göbeklitepe'nin de dahil edildiği arkeolojik sit topluluğunun tümüne
Taş Tepeler adı verilmiştir

Kazı alanındaki yapının merkezinde daha yüksek boyda olan iki dikilitaş, karşılıklı olarak yerleşmiştirilmiş ve çevredeki dikilitaşların çoğu üzerinde insan, eller ve kollar, çeşitli hayvan ve soyut semboller, kabartılarak veya oyularak betimlenmiştir

Çalışmalarda ortaya çıkarılan anıtsal mimari, Göbeklitepe'yi eşsiz ve özel bir yapı kılmaktadır. Bu sebeple de UNESCO  tarafından 2011 yılında Dünya Mirası geçici listesine alındıktan sonra 2018'de kalıcı listeye girmiştir

Tepede ziyaret edilen bir yatır bulunması dolayısıyla yerel olarak "Göbekli Tepe Ziyareti" olarak bilinen yükselti, yaklaşık 1 km uzunluğundaki bir kireç taşı plato üzerinde, 300x300 metrelik bir alanı kaplayan 15 metre yükseklikte bir tepedir ve taş ocaklar ile işlikleri de bulunmaktadır

Göbeklitepe'deki en ilginç buluntular, boyu 6 metreyi, ağırlığı 40 tonu bulabiler 'T' formlu anıtsal dikilitaşlar yani (STELLER) dir. Bu gizemli dikilitaşların 10-12 tanesi dairesel planda dizilerek araları taş duvarlar ile örülmüştür


Göbeklitepe, Malta’da bulunan tapınaktan yaklaşık 6.500, Stonehenge'den 7000 ve Mısır Piramitlerinden ise 7500 yıl daha eskiye dayanmaktadır. Göbeklitepe’yi diğer anıtsal yapılardan farklı kılan en önemli özellik alanda bulunan dikili taşların çok belirgin bir şekilde insanı sembolize etmesidir 
 
Göbeklitepe'nin bulunduğu alan 12000 yıl boyunca doğal çevresi içinde dokunulmadan kaldığından önemli arkeolojik buluntulara sahiptir

Şanlıurfa bölgesindeki Yeni Mahalle, Karahan Tepe, Sefer Tepe ve Hamzan Tepe gibi merkezlerde T biçiminde sütunların yüzeyde bulunduğu Nevali Çori höyüğündeki kazılarda da benzer mimari ögelerin ortaya çıkarıldığı ve Göbeklitepe'nin bu merkezlerle de ilişkili olabileceği de ileri sürülmektedir

Göbekli Tepe'deki kazılara kadar bilim dünyası, göçebe küçük gruplar halinde örgütlendiği düşünülen avcı-toplayıcı toplulukları oldukça basit standartlarda yorumlamıştır. Ancak kazılarda ortaya çıkan, bir kült merkezi olarak anıtsal boyutlarda mimari, büyük taş yontular, sembolik motifler ve stilize edilmiş canlandırmalar, en azından bu bölgedeki toplulukların oldukça gelişkin ve çok yönlü bir sosyal yapıya sahip olmaları gerektiğini göstermektedir

Göbekli Tepe'de çok fazla et tüketildiğini gösteren 100 bini geçecek kadar büyük sayılara ulaşan miktarda bulunmuş olan hayvan kemiklerinin çalışanların et ihtiyacını karşılamanın yanı sıra, burada düzenlenen ritüellerde yapılan şölenlerde, çevreden gelen insanların ihtiyacını da karşılamış olabileceği gibi hatta kurban törenlerinde kullanıldığı da düşünülmektedir

Göbeklitepe'de yapılan kazılarda konut olabilecek herhangi bir mimari kalıntıya ulaşılamamış, ortaya çıkarılan çok sayıda anıtsal kült yapıda ise kullanılan dikilitaşların çevredeki kayalık platolardan tek parça olarak kesilip işlenerek Göbekli Tepe'ye getirildiği düşünülmektedir

Henüz küçük bir bölümü ortaya çıkarılan Göbeklitepe yerleşim yeri olarak kullanılmayan bir tapınma merkezidir. Yaklaşık 12 bin yıllık geçmişiyle insanlık tarihini değiştirmiş dünyanın bilinen en eski ve en büyük tapınma (kült) merkezi olarak dinsel inanışın, yerleşik yaşama geçişteki etkisini göstermiştir  

Göbeklitepeavcı-toplayıcı yaşamı, tarım ve hayvancılığa geçişi, tapmak mimarisi ve sanatın doğuşunu anlamamıza önemli katkılar sağlamıştır

Büyük bir organizasyon ve hayal gücünün eseri olan Göbeklitepe, bu büyüklükteki en eski anıt ve ilklerin ötesinde bir yer olarak insanlık tarihine katkı yapmaya ve şimdiye kadar yazılanları tamamen değiştirmeye devam edecektir

Göbeklitepe pek çok yeni bilginin açığa çıkmasını sağlasa da buluntularla ilgili hala çözülemeyen sorular bilim adamlarının kafasını kurcalamaya devam etmektedir. Tapınakları yapanların kimler olduğu, Ağırlıkları 60 tonu bulan sütunların buraya nasıl taşındığı ve dikildiği, üstlerinin tonlarca toprak ve taş ile örtülerek neden gömüldükleri, tapınakların amacının tam olarak ne olduğu, cevaplanmayı beklemekte ve muhtemelen yıllarca sürecek araştırmaları gerektirmektedir

Göbeklitepe, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun koruması altındadır. Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü'nün 27.09.2005 tarihli ve 422 numaralı kararıyla I. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilmiştir

Şimdiye kadar yapılan kazı çalışmaları sonucunda, Göbekli Tepe’de 4 tabaka açığa çıkartılmıştır. En üstteki I. Tabaka, tarım yapılan yüzey dolgusu olup, geriye kalan 3 tabaka ise Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’e tarihlenmektedir. Göbeklitepe’de stratigrafi en üstten alta doğru şu şekilde izlenmektedir. Kazılardan elde edilen buluntuların bir kısmı Şanlıurfa Arkeoloji Müzesinde görülebilmektedir