GİRNE de bulunan BEYLERBEYİ KÖYÜ (Eski adıyla BELLAPAİS)
BEYLERBEYİ, Girne'nin 4-5 km doğusunda ve Beşparmak dağlarının eteklerinde yer alan bir köydür ve nüfusu yaklaşık 500 civarındadır
BEYLERBEYİ, Girne'nin 4-5 km doğusunda ve Beşparmak dağlarının eteklerinde yer alan bir köydür ve nüfusu yaklaşık 500 civarındadır
Beylerbeyi Köyü içinde, portakal, limon, mandalina, turunç ağaçları arasına serpiştirilmiş ve nar ağaçları arasında bulunan
eski rum mimarili evler ve yeni modern köşkler bir
aradadır
Orijinal adı Bellapais (Güzel Mekan).olan köy 1974 askeri çıkartmasından bu yana Beylerbeyi Köyü olarak anılmaktadır
BEYLERBEYİ KÖYÜ, gölgeli, daracık sokakları bahçeler ve balkonlardaki renkli çiçekleri ile güzellik ve sakinlik çağrıştırmaktadır
Beylerbeyi köyünde yeşillikler içinde cafe ve restaurantlar yer almaktadır
Muhteşem dağ ve deniz manzarasına sahip olan BEYLERBEYİ köyü, sakin bir yer olduğu için Latince adından da anlaşılacağı gibi, "huzur yeri" olarak adlandırılmaktadır
Beylerbeyi köyü'nde bulunan, Bellapais Manastırı'nın adı Fransızca "Abbaye de la Paix" den "Barış Manastırı"ndan türetilmiştir
Gotik sanatının bir şaheseri olan Bellapais Manastırı, yakın doğu'daki örneklerinin en güzeli olarak bilinmektedir
Beyaz Manastır olarak ta bilinen yapı, burada kalanların giydikleri beyaz giysilerden dolayı böyle isimlendirilmiştir. Kullanıldığı yıllarda rahip ve rahibelerin eğitim merkezi olduğu ve eğitim görenlerin, dünyanın çeşitli
kiliselerine gönderilerek dini konularda yardımcı oldukları anlatılmaktadır
Bellapais'in ilk sakinleri 1187 yılında Kudüs'ü ele geçiren Selahaddin
Eyyubi'den kaçıp Kıbrıs'a göçeden Augustinian mezhebi rahipleri olduğu
bilinmektedir
İlk yapımı 1198-1205 yılları arasında olan manastırın ,günümüzde ayakta kalan büyük bir bölümünü Fransız Kralı III. Hugh (1267-1284) inşa
ettirmiştir
Bellapais Manastırı'na, kale kapısı görünümündeki burç şeklinde mazgallı bir geçitten girilmekte ve giiriş kapısından sonra ön bahçeye geçilmektedir
Bellapais Manastır'ında bulunan kilise, manastırın 13. yüzyıldan günümüze ulaşan en eski bölümü olduğu halde orjinal haliyle en iyi konunan kısmıdır.
Bellapais manastırındaki kilise'de, klasik müzik konserleri verilmektedir. Müzik, ziyaretçileri bir zamanlar derin koridorlarda
beyaz pelerinli rahibelerin dolaştığı bu mistik yapıda gizemli bir
yolculuğa çıkartmaktadır.
Bellapais Beyaz Giymiş Meryem Ana Kilisesi, ayrıca her yıl mayıs ayının son haftasında düzenlenen klasik müzik
festivaline ev sahipliği yapmaktadır
Bellapais'in ön tarafındaki freskler 15. yüzyıl İtalyan tarzında yapılmıştır. Manastır1974 Barış
Harekatı ile Rumlar adanın güney kesimine göç edince
eski eserler ve müzeler dairesi himayesine alınmıştır
Girne – Güzelyurt dağ yolu üzerinde Orta Doğu Teknik Üniversitesi yakınlarındaki Çamlıbel köyü’nde, 1956 tarihinde yapılan MAVİ KÖŞK, Makarios’un avukatı ve Orta Doğu’nun en büyük silah tüccarı İtalyan asıllı bir Rum olan Paulo Paolides’in evidir
Paulo Paolides, 1957 yılı ile 1974 Kıbrıs çıkartmasına kadar 17 yıl Mavi Köşk'te yaşamış ve Türk askerinin gelişiyle kaçmış ardından, 1986 yılına kadar köşkün bakımı için para göndermiş nihayet bir mafya hesaplaşmasında öldürülmüştür
MAVİ KÖŞK, donemin şartlarına rağmen, muhteşem bir mimariyle yaptırılmış ve dışarıdan hiç kimsenin göremediği ama içeriden her yerin göründüğü bir yapı olarak pek çok ayrıntı ve gizemle donatılmıştır
Mavi Köşk, nereden bakılırsa bakılsın asla görülmediğihalde, köşkten bakıldığı zaman her yerin çok net görüldüğü bir alana inşa edilmiştir
Mavi Köşk’ün dış cephesi mavi ve beyaz renklerden oluşmaktadır. İki katlı olan köşk'ün 13 adet odası ve her odada, Amerika'dan getirtilmiş ve 1957’den beri hala çalışan klimalar bulunmaktadır
Paolides, kaçak getirttiği silahları Rum'lara satarak Mavi Köşk'ü kaçakçılıktan kazandığı paralarla yaptırmış ve köşkün içinde keyif sürerken, Rumlar, o silahlarla Türkleri öldürmeye devam etmişlerdir. Bu nedenle Mavi Köşk, bir ibret müzesi haline dönüştürülmüş ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin himayesinde köşke ziyarete gelenler bir asker eşliğinde burayı gezebilmektedir
Dört dönümlük bir arazi üzerinde kurulmuş köşk, Akdeniz’e tepeden bakan bir yamaçta ve bahçesinde silah deposu ile çevresinde makinalı tüfek yuvaları yer almaktadır. Barış Harekatı sırasında bir grup Türk Askeri’nin, köşkün altındaki ovaya inmesiyle, Pavlides'in korumalığını yapan Rum Askerleri’nin ateş açması eş zamanlı olduğundan çok sayıda Türk Askeri (yaklaşık 100 kadar) şehit düşmüştür. Bu nedenle köşkün altındaki bölgeye “Kanlı Vadi” adı verilmiştir
MAVİ KÖŞK'ün bahçesinde bulunan Dilek Havuzu'nun şekli nazar boncuğuna benzetilmiştir. Havuzun kenarında duran biri arkasını dönerek dilek tutar ve sol omzundan bozuk para'yı havuza attığında eğer tura gelirse dileğin gerçekleşeceği düşünülmektedir
Köşk'de bulunan odalar kırmızı -mavi- sarı ve yeşil renklere boyanmış ve her odaya kendi renginde perdeler asılmıştır. Sarı renkli oda, çocuklar için özel olarak sonradan yapılmış olup depreme dayanıklı olarak raylı bir sistemle dizayn edilerek deprem esnasında evden ayrı olarak sağlam kalması sağlanmak istenmiştir
Dinlenme odası olan yeşil oda Paolides'in yatak odasına bir kapı ile bağlantılıdır. Köşk'ün elyaflı perdeleri çekildiği zaman dışarıdaki ses içeriye girmediği gibi içerdeki ses de dışarıyor çıkmamaktadır
Mavi köşk'ün ikinci katında bulunan dinlenme odasından girilen ve yemyeşil ağaçlarla çevrili eşsiz bir manzaraya sahip olan Camlı Teras da bulunan biri erkek diğeri de bayan olan iki biblo'ya şarap konularak, erkeklerin erkek biblodan bayanların bayan biblodan şarap içtikleri ifade edilmektedir
Mavi Köşk'ün girişinde bir süt havuzu bulunmaktadır ve bu havuzda dönemin ünlü aktristlerinden Sophia Loren'in de ağırlandığı anlatılmaktadır
Süt havuzu müzik odasının hemen yanında yaptırılmış bayan misafirlerin süt banyosu yaparken bir yandanda müzik dinleyerek rahatlaması istenmiştir
Sanata olduğu kadar eğlenceye de düşkün olan Paulo Paolides köşk'ün alt katına bir de taverna yaptırmıştır
Mavi Köşk'te bulunan taverna'daki masalar da odaların renginden oluşmakta ve misafirler hangi odada kalıyorsa o masaya oturmaktadırlar
Mavi Köşk'ün bahçedeki havuzunu kullananlar sarap içmek istediklerinde, bahçede bulunan şarap çeşmesinde bir küp'e dolarak devirdaim motoru ile aslan başından devamlı akan şarap ile ihtiyaçlarını karşılamaktadır
PAULO PAOLİDES, sanata düşkün biri olarak evini paha biçilmez tablolar, biblolar, içki dolapları, el işi iran halıları ile donatmıştır. Ayrıca kendisine ait kara kalem çalışmalarıda bulunmaktadır
Girne – Güzelyurt dağ yolu üzerinde Orta Doğu Teknik Üniversitesi yakınlarındaki Çamlıbel köyü’nde, 1956 tarihinde yapılan MAVİ KÖŞK, Makarios’un avukatı ve Orta Doğu’nun en büyük silah tüccarı İtalyan asıllı bir Rum olan Paulo Paolides’in evidir
Paulo Paolides, 1957 yılı ile 1974 Kıbrıs çıkartmasına kadar 17 yıl Mavi Köşk'te yaşamış ve Türk askerinin gelişiyle kaçmış ardından, 1986 yılına kadar köşkün bakımı için para göndermiş nihayet bir mafya hesaplaşmasında öldürülmüştür
MAVİ KÖŞK, donemin şartlarına rağmen, muhteşem bir mimariyle yaptırılmış ve dışarıdan hiç kimsenin göremediği ama içeriden her yerin göründüğü bir yapı olarak pek çok ayrıntı ve gizemle donatılmıştır
Mavi Köşk, nereden bakılırsa bakılsın asla görülmediğihalde, köşkten bakıldığı zaman her yerin çok net görüldüğü bir alana inşa edilmiştir
Mavi Köşk’ün dış cephesi mavi ve beyaz renklerden oluşmaktadır. İki katlı olan köşk'ün 13 adet odası ve her odada, Amerika'dan getirtilmiş ve 1957’den beri hala çalışan klimalar bulunmaktadır
Paolides, kaçak getirttiği silahları Rum'lara satarak Mavi Köşk'ü kaçakçılıktan kazandığı paralarla yaptırmış ve köşkün içinde keyif sürerken, Rumlar, o silahlarla Türkleri öldürmeye devam etmişlerdir. Bu nedenle Mavi Köşk, bir ibret müzesi haline dönüştürülmüş ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin himayesinde köşke ziyarete gelenler bir asker eşliğinde burayı gezebilmektedir
Dört dönümlük bir arazi üzerinde kurulmuş köşk, Akdeniz’e tepeden bakan bir yamaçta ve bahçesinde silah deposu ile çevresinde makinalı tüfek yuvaları yer almaktadır. Barış Harekatı sırasında bir grup Türk Askeri’nin, köşkün altındaki ovaya inmesiyle, Pavlides'in korumalığını yapan Rum Askerleri’nin ateş açması eş zamanlı olduğundan çok sayıda Türk Askeri (yaklaşık 100 kadar) şehit düşmüştür. Bu nedenle köşkün altındaki bölgeye “Kanlı Vadi” adı verilmiştir
MAVİ KÖŞK'ün bahçesinde bulunan Dilek Havuzu'nun şekli nazar boncuğuna benzetilmiştir. Havuzun kenarında duran biri arkasını dönerek dilek tutar ve sol omzundan bozuk para'yı havuza attığında eğer tura gelirse dileğin gerçekleşeceği düşünülmektedir
Köşk'de bulunan odalar kırmızı -mavi- sarı ve yeşil renklere boyanmış ve her odaya kendi renginde perdeler asılmıştır. Sarı renkli oda, çocuklar için özel olarak sonradan yapılmış olup depreme dayanıklı olarak raylı bir sistemle dizayn edilerek deprem esnasında evden ayrı olarak sağlam kalması sağlanmak istenmiştir
Dinlenme odası olan yeşil oda Paolides'in yatak odasına bir kapı ile bağlantılıdır. Köşk'ün elyaflı perdeleri çekildiği zaman dışarıdaki ses içeriye girmediği gibi içerdeki ses de dışarıyor çıkmamaktadır
Mavi köşk'ün ikinci katında bulunan dinlenme odasından girilen ve yemyeşil ağaçlarla çevrili eşsiz bir manzaraya sahip olan Camlı Teras da bulunan biri erkek diğeri de bayan olan iki biblo'ya şarap konularak, erkeklerin erkek biblodan bayanların bayan biblodan şarap içtikleri ifade edilmektedir
Mavi Köşk'ün girişinde bir süt havuzu bulunmaktadır ve bu havuzda dönemin ünlü aktristlerinden Sophia Loren'in de ağırlandığı anlatılmaktadır
Süt havuzu müzik odasının hemen yanında yaptırılmış bayan misafirlerin süt banyosu yaparken bir yandanda müzik dinleyerek rahatlaması istenmiştir
Sanata olduğu kadar eğlenceye de düşkün olan Paulo Paolides köşk'ün alt katına bir de taverna yaptırmıştır
Mavi Köşk'te bulunan taverna'daki masalar da odaların renginden oluşmakta ve misafirler hangi odada kalıyorsa o masaya oturmaktadırlar
Mavi Köşk'ün bahçedeki havuzunu kullananlar sarap içmek istediklerinde, bahçede bulunan şarap çeşmesinde bir küp'e dolarak devirdaim motoru ile aslan başından devamlı akan şarap ile ihtiyaçlarını karşılamaktadır
PAULO PAOLİDES, sanata düşkün biri olarak evini paha biçilmez tablolar, biblolar, içki dolapları, el işi iran halıları ile donatmıştır. Ayrıca kendisine ait kara kalem çalışmalarıda bulunmaktadır
| |
KUZEY KIBRIS TÜRK NÜFUSUN YAŞADIĞI BİR BÖLGE OLARAK COK ETKİLEYİCİ BİR ÜLKE DİYE DÜŞÜNÜYORUM..ÜÇ KEZ GÖRDÜĞÜM HALDE BİR KAÇ EKSİK KALAN GÖRMEK İSTEDİĞİM YER KALDI ..EN AZ BEŞ GÜN SÜREKLİ GEZEREK ANCAK ÖNEMLİ YERLERİ GÖREBİLMEK MÜMKÜN OLACAKTIR
YanıtlaSil